Değerli Dostlarım, Sevgili Canlar,
19 Aralık 2009 da Hakka yolcu ettiğimiz sevgili kardeşim Yarbay Ali Tatar’ın 6. Yıldönümünde bizimle birlikte olmanızdan dolayı hepinize çok teşekkür ederim.
Hepiniz hoş sefa geldiniz.
Yarbay Ali Tatar, bu ülkede hukukun ayaklar altına alındığı, adaletin dipsiz kuyulara atıldığı bir dönemin simgesi oldu. Onu anmak ve unutmamak aslında yaşanan karanlığı hatırlamak anlamına geliyor. Eğer unutmazsak, yaşadığımız kötülüğü hatırlarsak, değiştirmek için kendimizde güç buluruz.
Eğer suçluların peşini bırakmazsak, onların adalet önünde hesap vermesinde ısrar edersek, toplumsal barışı koruyabiliriz. Zira bu toplumu yıllardır içten içe çürüten en habis virüs haksızın, suçlunun cezasız kalması, hesap vermemesidir.
Eğer Malatya’da, Sivas’ta yaşananların sorumlularını adalet önüne çıkarabilsek, bu gün aradan 36 yıl geçtiği halde, gerçek faillerin ortaya çıkarılamadığı Maraş Katliamını yaşar mıydık? Maraş’taki karanlık aydınlatılabilse Madımak yaşanır mıydı?
Bu gün Ali ile birlikte Maraş’ta katledilen yüzlerce masumu da anıyoruz. Unutmamalıyız, hukuku işletmeliyiz ki barış içinde bir arada yaşayabilen bir toplum inşa edebilelim.
Canımızı acıtsa dahi, temel insan haklarını ve özgürlüklerini savunmak zorundayız. Yoksa yaşadığımız bu kaos, bu karmaşa hep devam edip gidecek. Çocuklarımıza güzel bir ülke bırakamayacağız.
Adaleti sadece kendimiz için, kendi başımıza gelen haksızlıkların bertaraf edilmesi için istemek ilkelliğinden, kurtulmak zorundayız.
Eğer uygar bir toplum hayal ediyorsak, “adalet talebi” kılıfına sokuşturulan kan davalarından vazgeçmek zorundayız. Hem de, bunu kendimizi en güçlü hissettiğimiz zamanda yapabilme cesaretini göstermeliyiz.
Kılıç elimizde iken vazgeçebilme erdemini gösterdiğimizde daha fazla insan olacağız. Bundan eminim. Bu ülke havasıyla suyuyla zenginlikleri ile hepimize yeter.
Değerli dostlar,5. Yılından sonra Ali’yi daha farklı etkinliklerle anma kararındaydık. Bu amaçla arayışlarımız oldu. Dostlarımıza danıştık. Yardım istedik. Sağ olsunlar elimizi geri çevirmediler. Her şeyleriyle yanımızda olduklarını hissettirdiler. Fikir verdiler.
İşte bu gün birazdan sonuçlarını açıklayacağımız Edebiyat Ödülleri fikri böyle doğdu. Başta değerlendirme jüri üyeleri olmak üzere emeği geçen tüm dostlarıma teşekkürlerimi sunuyorum.
Ali’yi muhabbetle, türkülerle, deyişlerle anmak istiyorduk. Sağolsun Mehmet Turan Dedemiz yol gösterdi. El verdi. Fakat annesinin ani rahatsızlığı nedeni ile aramızda bulunamadı. Yerine Cemal Şahin Dedemiz görevi devraldı. Kendisine şükranlarımı sunuyorum.
6. Yılda başlattığımız Ali Tatar Edebiyat Ödülleri girişimini geliştirerek devam ettirmek amacındayız. Öykü dalında yaptığımız yarışma yoğun bir katılıma sahne oldu. Konusunda Türkiye’nin en usta kalemlerinden oluşan jüri katılan bütün eserleri ince eleklerden geçirdi. Emekleri için huzurunuzda kendilerine bir kez daha saygılarımı teşekkürlerimi sunuyorum.
Değerlendirme sonunda aşağıdaki eserler ilk beş dereceyi paylaştılar:
1 | EYLÜL Eskişehir | GOMANİST | ALPER KAPAN |
2 | OYLUM Ankara | SABAH OLMUYORDU | GÜNER ASLAN |
2 | STRUGA İstanbul | KEDİ YOLU KOPTU | SÜLEYMAN SAVAŞ |
3 | ZEZE İzmir | SU | MEHMET EDEMEN |
4 | FLUFEM Hatay | ŞARMITA | AYŞE GÜL BAKKAL |
5 | ANA Ankara | EVLAT ACISI | HANDAN SELVİ |
Sözlerimi Can Yücel’in çevrisini yaptığı Shakespeare’in 66.(Sonnet) Sane’ si ile bitiriyorum.
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen’e,
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.