Kabir Başı Konuşması

Sevgili Kardeşlerim, değerli büyüklerim

Hepiniz hoş sefa geldiniz Ali mekanına.

Bu kış kıyamette işinizi gücünüzü bırakıp bizlerle bir acıyı bölüşmeye geldiniz. Ali’nin adına, ailemiz adına hepinize en derin saygılarımı sunar, hepinizi aşkla selamlarım.

Sevgili dostlar, Ali bundan 3 yıl önce zamansız bir rüzgarda bizi bırakıp Hakka yürüdü. Yokluğu boşluk değil içimizde canlı bir yara. Hala kanıyor, hala derinden sızlıyor. Ve biz kanlı gözyaşlarımızı içimize akıtmaya devam ediyoruz. Sesimizin eriştiği her köşeye adalet diye, hukuk diye haykırıyoruz.

Ali’yi, haksızlığın hukuksuzluğun ülkemiz üzerine bir kabus gibi çöktüğü bütün muhaliflerin Ergenekon çuvalına sokulduğu günlerde yitirdik.

Ülkemizi bir kalıba sokmak isteyen uluslararası güçler ve yerli işbirlikçileri, ele geçirdikleri geniş medya ağı ile büyük bir psikolojik savaş başlattılar.

Hedef ileri demokrasi idi. Hedef derin devletin tasfiyesi idi. Hedef faili meçhullerin bulunması, özgürlüklerin genişletilmesi, AB normları, darbecilerin yargılanması, askeri vesayetin ortadan kaldırılmasıydı.

O kadar güzel ve kulağa o kadar hoş gelen sözlerdi ki bunlar kısa sürede büyük kitleleri kendi yanlarına çekmeyi başardılar. Esas hedefler çok iyi gizlendi.

Daha sora sırasıyla cumhuriyetin tüm kurumları adeta işgal edildi. Hukuk yürütmenin emrine verildi. Tutuklamalar yargılamalar konusunda bizzat siyasiler hedef gösterir oldular.

Orta doğunun en büyük ordularından biri olarak gösterilen Türk Ordusu, komuta edenlerin de basiretsizliğinden ve zaaflarından faydalanılarak itibarsızlaştırıldı. Yurtsever subayları, komutanları başta Balyoz olmak üzere asılsız suçlamalar ve davalarla tasfiye edildiler. Türk askeri, casusluk gibi fuhuş gibi en aşağılık suçlamalara muhatap edilirken ne yazık ki “ne oluyor” diyen bir komutan duyamadık.

Değerli dostlar

Sevgili kardeşim Ali Tatar işte bu sürece isyan etti ve başına geçirilmeye çalışılan Ergenekon çuvalını yırtıp attı. Bunun için hayatını ortaya koymaktan çekinmedi. Elbette ki bu zamansız ayrılıktan derin acı duyuyoruz. Ancak onun bu onur savaşı karşısında saygıyla eğiliyoruz.

Bu karşı duruş, kurgulanan Ergenekon yalanlarının ortaya çıkmasında bir kırılmadır.

Ali’ye yapılan haksızlık ve hukuksuzluk yandaşların tüm çabalarına rağmen örtülemedi. Mızrak çuvala sığmadı ve bu kırılma Cumhuriyet bayramı kutlamalarına, 10 Kasım anmasına ve nihayet Silivri çıkarmasına kadar uzandı.

Artık komplocuların, hak hukuk düşmanlarının boyaları dökülüyor. Yalan makinaları işe yaramıyor. Kendi yaratıkları hukuksuzluğu artık kendi yandaşlarına bile yediremiyorlar.

Fakat Beşiktaş’tan Hasdal’a Silivri’ye uzanan hukuksuzluk zinciri her geçen gün genişliyor. Her gün yeni hukuk mağdurları ile tanışıyoruz. Hiç konuşmadan birbirimizi anlıyor birbirimizin acılarını, özlemlerini yüreğimizde hissediyoruz. Bu git gide acıların kardeşliğine dönüşmeye başladı.

Bazen kendi yaşadıklarımızı çektiğimiz acıları birbirimize bahsetmeye utanıyoruz. Zira öyle bir hukuksuzluk ortamı oluştu ve o kadar çok mağduru var ki; her evde her yürekte farklı bir özlem farklı bir acı yaşanıyor. Hiç birinin diğeri ile kıyas imkanı yok.  

Tüm bunlara rağmen geleceğe umutla bakıyoruz. Zulmüm ve haksızlığın asla baki kalamayacağını, sorumluların er ya da geç toplum önünde, insanlık önünde hesap vermek zorunda kalacaklarını biliyoruz.

Biz Ali’yi Türk Halkının vicdanına kadirşinaslığına emanet ettik. Ama bilinsinler ki; bu haksızlık ve hukuksuzluk yapanların yanına kalmayacaktır. İki elimiz onların yakasında olacak ve çıkarılan hiçbir kanun bizi bundan alıkoyamayacaktır. İsterlerse on tane daha “Haberal Yasası” çıkarsınlar. Hesap verinceye kadar onlara bu dünyada huzur yok.

Geldiğiniz bize destek verdiğiniz için hepinize tekrar teşekkür ederim.

19 Aralık 2012

Scroll to Top