Aman Be Ali’m

Hukuksuz atıldıkları hücrelerden, ya hastanelere, ya da mezara tahliye olabilen “insan“ların arkasından “Ayılanlar bayılanlar, merdivenden kayanlar, yurt içinde ya da yurt dışında kalbi sıkışanlar, mermiye kafa atanlar… Efendiler, hesabı ödemeden nereye?” yazılabildiği o insanlıktan çıkış sürecine başkaldırının adıydı Ali Tatar.

Bu sebeple…

Dün gece, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu‘nun da sesi titreyerek vurguladığı gibi, “normal koşullarda, birinin kendini öldürmesi üzerine asla yapmayacağımız bir şey“i yapıyoruz onun adını her duyduğumuzda;

Gururlanıyoruz!

Gözlerimiz buğulana buğulana… Onun “kara gözleri”yle göz göze gelip bir de ablası Hürriyet Tatar‘ın, eşi Nilüfer Tatar‘ın, Satı Ana‘nın, Ahmet Ağabey‘in hıçkırıkları çınlayınca kulaklarımızda, burnumuzun direkleri sızlayarak, yanaklarımız ıslak… Ama onuruna şahitlik edebiliyor olmanın huzuruyla…

Bizim nazarımızda hiç itibarsızlaşmamış olsa da üzerinde tepinilen itibarını iade eder gibi… Her gün katlanan bir borcu öder gibi…

Alkışlıyoruz!

“İyi ki bastın o tetiğe” diye değil elbette!

 “İntihar”ı kutsayarak değil…

Yine Feyzioğlu‘nun dediği gibi, bu ülkeye, Cumhuriyete, Türk Silahlı Kuvvetlerine, yargıya, sana, bana hepimize kurulmuş “en hain pusuya, en hain kurşuna, düşman mermisinden de hain mermiye göğsünü siper etme fedakârlığını gösterdiği” için…

Ve belki biraz da, avuç içlerimizi döve döve, yapamadıklarımızın hırsını alıyoruz!

***

 “En küçük suçu ve günahı olmayan ben, bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek için hayatıma son veriyorum” diyerek fani ömrünü noktaladıktan sonra, ailesi hem “Ali Tatar” adını, hem uğradığı zulmü unutturmamak üzere “Ali Tatar Edebiyat Ödülleri” vermeye karar vermiş ve bu kapsamda bir şiir yarışması düzenlenmişti.

Jüri, yarışmaya katılan 60’tan fazla şiire “içerik ve şiir tekniği yönünden yetersiz” deyip “ödüle layık olmadıklarını” açıklamış, katılımcılar da Tatar‘ı anmak, anlatmak üzere yazılan mısraların “içeriğinin yetersiz bulunması”na tepki göstermişti.

“Aman be Ali’m” işte o tepkilerin neticesi olarak, o şiirlerin derlenmesiyle oluşmuş bir kitap.

Tatar ailesi, önceki gece TBB’de, geliri Atatürkçü Düşünce Derneği’ne bırakılacak bu kitabın tanıtımını yaptı.

Geceyi sunan İrfan Değirmenci, yeri geldi boğazına takılan o acıyı aşamadı… Ağabey Ahmet Tatar konuşamadı… “Nilü”sükonuşamadı… Süheyl Batum‘un mesajını okumaya çıkan Semih Dikkatli konuşamadı…

Aynı ateş çemberinin içinden çıkan ve geceye 6 aylık oğlu “Ali”yle katılan CHP Milletvekili Mehmet Ali Çelebi haklı bir öfke içindeydi, haykırdı:

Mesele esir edilen askeri ziyaret etmek değil, askerini esir ettirmemektir. İşte siz, bu vebalin komutanısınız!..”

Anlayacağınız…

Vermesi zor olmakla birlikte hayli netti de gecenin mesajı:

-Yeniden “sızıntı” peşindeki, eli kanlı, hukukçu maskeli, siyasi maskeli, asker maskeli, polis maskeli katiller bunu duymaktan hiç hoşlanmayacak ama-

“Ali’nin devri daimdir!”

21 Aralık 2018

Selda Taşçı Hamşioğlu

Yeniçağ

Scroll to Top