Hakk’a Yürüyüşünün 9. Yılında Yarbay Ali Tatar Anısına

Devranın bu kadar hızla döndüğü, olayların bu kadar hızla şekil ve yön değiştirdiği Türkiye’den başka kaç ülke vardır acaba?

Hiçbir olayı yeterince anlayıp sindiremeden bir başka gündemin içinde buluyoruz kendimizi. Kafaların karışık olduğu, olayların olguların birbirinin içine geçtiği, neyin nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan bir kaos içinde koşuşturarak geçiyor hayatımız. Bir ateşin etrafında dönüyoruz gibiyiz. Arada bir harlanan ateş birimizi yakıyor. Yanmakla yanmama arasındaki fark bazen bir an kadar kısa.

Bu koşuşturmanın içindeki halimiz tam da Gülten Akın’ın dizelerindeki gibi;

“Ah, kimselerin vakti yok

Durup ince şeyleri anlamaya

Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar

Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya

Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı

Bakıp  kapatıyorlar

Geceye giriyor türküler ve ince şeyler …”

Aslında anlamak için zamanımız mı; yoksa anladığını kaldıracak yüreğimiz mi yok; tartışılır. Ancak halimizin olmadığı kesin. Başka coğrafyalarda olsa kıyametin kopacağı anlarda derin bir sessizlik yaşanıyor ülkemizde.

11 Yıl öncesinin sessizliğinde devreye sokulan kumpaslar 11 yıl sonra başa döndü.  Fakat geçen 11 yıl sonrasında artık aynı ülkede yaşadığımızı söyleyemiyoruz.

Ergenekon Balyoz davaları ile ülkemiz milletimiz meşgul edilirken köprünün altından çok sular aktı. Ordusuyla, yargısıyla, eğitimiyle ve nihayet devlet sistemi ile bambaşka bir ülkede yaşamaya başladık.

Amaçlar hasıl oldu, ortaklılar bozuldu ve 11 yılın sonunda yargı makamlarını işgal edenler şimdi sanık sandalyelerinde hesap verme noktasına geldiler.

O günlerde “Dalga dalga” yürütülüp, perde perde oynan oyunların, kumpasların ateşi, ikinci yılında bizim ocağımıza düştü ve gelip Ali’mizi yaktı.

Gerçeklerin gün ışığına çıkması için, “ Bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek için hayatıma son veriyorum.” diyerek canını meşale yapmakta tereddüt etmedi Ali.

O günden sonra dikiş tutmadı yalanlar, kumpaslar. Sarsıldılar, öyle sarsıldı ki, şer ittifakı 4 yılda çatırdamaya başladı. Bütün tezgahlar, yalanlar bir bir ortaya çıkmaya başladı. Ama alınması gerek tedbirler alınmadığı, yapılması gerenlerde geç kalındığı için, ülkemiz bu kez de 15 Temmuz felaketini yaşamak durumunda kaldı.

11Yıl önce Fetullah şeytanının adını “Hoca efendi”siz ağızlarına almayı günah sayanlar, şimdi neredeyse önlerine gelene FETÖ yaftası yapıştırmaya kalkıyorlar.

11 Yıl sonra herkesin sorumluluğu hatırlaması ve o günlerde ne yaptığını ne yapmadığını sorgulaması gerekiyor. Önce kendimize, sonra devletin sorumlu makamlarını işgal edenlere doğru soruları sormamız gerekiyor.

Doğru cevapları bulabilirsek ancak Türkiye Cumhuriyeti hukukun üstün olduğu, çağdaş bir ülke olma yoluna girer. İşte o zaman hem Ali Tatar’ın hem de saygıyla, rahmetle andığım bütün şehitlerimizin ruhu huzur bulur.

Saygıyla.

Scroll to Top