Yarbay’ın intiharıyla demokrasi ve istikrar!

Türkiye kabuk değiştiriyor. Buna değişim süreci de diyebilirsiniz. Türkiye için gerçekten zahmetli, engebeli bir yolculuk bu.

Fena halde zorlanıyoruz.

Bugüne kadar değişimi kösteklemiş olan duvarlar orasından burasından çatlıyor, dökülüyor.

Türkiye’de bu duvarlar yıkılmadan demokrasiyle hukuk devletinin yerli yerine oturması olanaksız.

Eğer bu ülkede gerçek istikrar istiyorsak, özellikle siyasal istikrarın her şeyin başı olduğuna inanıyorsak, bu değişim sürecine mutlaka el vermek zorundayız.

Başka çıkış yolu yok.

Her şey istikrarın ucunda.

Gerçek istikrar kapımızı çalmadan aş ve iş sorunumuz da çözülmez, doğru dürüst kalkınma da olmaz, demokrasi ve hukuk devleti de tüm kural ve kurumlarıyla oturmaz.

Dağlarından ölüm haberleri gelmeye devam eden bir ülkede, gerçek istikrardan söz edilemez.

Milyarlarca doların silaha, savaşa yatırıldığı bir ülkede, ekonomi doğru dürüst büyüyemez, aş ve iş meselesi halledilemez.

Bir ülkede Kürt sorunu gibi bir sorunu, kültürel ve siyasal kimlikleri zorla, elde silah bastırmaya çalıştığınız sürece ne hukuk olur, ne de demokrasi.

Askerle demokrasi ilişkisi rayına girmeyen bir Türkiye’de de istikrar kesinlikle yakalanamaz. Çok uzun yılların deneyimleri bu gerçeği olanca çıplaklığıyla ortaya sermiştir.

Türkiye’nin temel sorunlarının üstüne, boğayı boynuzlarından yakalayarak gidemezsek, bu sorunlar istikrar ortamını zehirlemeye devam eder.

Yazın bir kenara:

Yıllar boyu Türkiye bu sorunları halının altına süpürmeye çalıştığı içindir ki, kalkınma yolculuğunu da, demokrasi ve hukuk yolculuğunu da bir türlü tamamlayamadı.

Her seferinde bu temel sorunlar gelip bir yerde Türkiye’nin yoluna taş koydular.

Darbeler yaşandı.

Başbakanlar asıldı.

Gençler asıldı.

Muhtıralar verildi.

Başbakanlar hapsedildi.

İşkence evleri kuruldu.

Partiler kapatıldı.

Kimlikler inkâr edildi.

Özgürlükler çiğnendi.

Siyasi cinayetler işlendi.

Hukuk hiçe sayıldı.

Sonuç?..

Çözebildik mi aş ve iş sorununu? İnsanlarımızın hayat standardını yükseltebildik mi? Kişi başına milli gelir mi patladı? Demokratikleştik mi? İnsanlar adalete inanır hale mi geldi?

Hiçbiri olmadı.

Ancak, bir süredir Türkiye’de bir şeyler değişmeye başladı. En sonunda kabuk değişimini bu ülkede engelleyen duvarların çatlamaya başladığı görülüyor.

Bunun izleri birçok yerde var.

Ergenekon’la ilgili gelişmelerde var. Kürt sorunu konusunda var. ‘Asker sorunu’yla ilgili olarak var.

Bunları önemsemek lazım.

Kararlı davranmak lazım.

Çünkü, bu konularda gerçek çözüm kapılarının aralanması Türkiye’de bin yıldır ilk kez oluyor.

Ve bu konularda çözüm kapıları ardına kadar açılmadan, demokrasi ve hukuk devletinin, gerçek istikrarın bu ülkeye gelmesi imkânsızdır.

Daha çok demokrasinin, daha çok hukukun bulunmadığı, siyaseten kimin eli kimin cebinde bilinmeyen  bir ülkeye, hiç kuşkunuz olmasın, kimse gelip doğru dürüst yatırım yapmaz. Kısa süreli ekonomik büyüme dönemlerinin arkasından, geçmişte kaç sefer olduğu gibi, ayağımız kayıp gerisin geriye gideriz.

Bu nedenledir ki:

Devletin ‘kirler’inden temizlenmesi şarttır.

Devletin ‘daha çok hukuk’la tanıştırılması şarttır.

Kürt sorununun şiddet ve silahla bağının koparılması şarttır.

Askerin devlet içinde devlet konumundan kurtarılması şarttır.

Askerin eli silahlı bir siyasal parti gibi davranmasını önlemek şarttır.

Bunlar olmadan istikrar olmaz.

Hukuk devleti olmaz.

Demokrasi olmaz.

Lütfen söyleyin:

Komutanları savaş giysileriyle, bir savaş gemisinin güvertesinde, topların altında sıralanıp gürlemeleri hangi demokraside, hangi demokrasi ülkesinde görülmüştür?..

Komutanlar, bunu yapacakları yerde, önce kendi ocaklarının içinde olan bitene hâkim olmaları, orada demokrasi ve hukukun gereğini yapmaları gerekir.

Önce ‘kod adı Kafes’ gibi cuntalaşma faaliyetlerini açığa çıkarmaları gerekir.

Önce darbe planlarının, ‘suikast planları’nın, ‘andıç’ların ne kadar gerçek olduğunu kamuoyuna ikna edici biçimde anlatmaları gerekir.

Önce Poyrazköy intiharı diye gazete manşetlerine oturan Deniz Yarbay Ali Tatar’ın neden ölümü seçtiğini yerli yerine oturtmaları gerekir.

Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bugünkü halleriyle, demokratik hukuk devleti ve gerçek istikrarın Türkiye’ye gelmesi mümkün değildir.

Kimse hayal kurmasın!

22 Aralık 2009

Hasan Cemal

Milliyet

Scroll to Top