Ergenekon kumpası sırasında tutuklanan ve serbest bırakıldıktan 3 gün sonra intihar eden Yarbay Ali Tatar ölümünün 12. sene-i devriyesinde Ankara Karşıyaka mezarlığında düzenlenen törenle anıldı.
Deniz Yarbay Ali Tatar, vefatının 12. yıl dönümünde kabri başında ailesi, sevenleri, silah arkadaşları ve CHP yöneticileri tarafından anıldı. Ali Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar, “Biz acılarımızı yüreğimize gömmeye, davamızı kendimizle birlikte Hakk’a götürmeye, isyanımızı derin kuyulara sonsuzluklara haykırmaya hazırız. Tek dileğimiz tüm farklılıklara karşın bu ülkenin bütün insanlarının, bütün topluluklarının birbirinin hakkına, hukukuna saygı duyması. Emin olun ki o gün Yarbay Ali Tatar’ın ruhu zuhur bulacak, ruhu şad olacaktır” dedi.
Kumpas davalarının açıldığı günlerde FETÖ’den ihraç edilen eski savcıların yürüttüğü “Amirallere Suikast” soruşturması sırasında 19 Aralık 2009 tarihinde hayatına son veren Yarbay Ali Tatar, vefatının 12. yıl dönümünde Ankara Karşıyaka Mezarlığı’ndaki kabri başında anıldı. Anma törenine, Ali Tatar’ın ailesi, silah arkadaşları ve sevenlerinin yanı sıra CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır ile CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer de katıldı.
Ali Tatar’ın kabri başında, ağabeyi Ahmet Tatar şu konuşmayı yaptı:
“DEVLET MEKANİZMASI, YAKLAŞIK 10 YILDIR DEVAM EDEN FETULLAHÇI KARANLIK DÖNEMİN SONUNDA NE YAPTI?”
“Sanki zamanı geriye akıtmak mümkünmüş, sanki elimizi uzatsak Ali’yi tutabilecekmişiz gibi bir yanılsamanın içinde buluyoruz kendimizi. Biliyoruz, bu hal biz yaşadıkça devam edecek. Oysa Yarbay Ali Tatar devletin, canı üzerine yemin etmiş bir askeriydi. Bizim bunca telaşımız, Ali’nin ‘Bir daha o deliğe dönmem’ demesi neyin nesiydi, ne olmuştu, nasıl bir iklim yaşanıyordu da bizler Ali’mizi bu derece uçurumun kıyısında ve tehlikede hissediyorduk? Baştan beri büyük bir haksızlıkla, hukuksuzlukla karşı karşıya kaldığımızı biliyoruz ve tüm bunlar başımıza gelirken devlet organlarının neden bir refleks gösteremediğini sorgulamadan edemiyoruz. O gün bizim güvenimizi boşa çıkaran devlet mekanizması, yaklaşık 10 yıldır devam eden Fetullahçı karanlık dönemin sonunda ne yaptı? Bunca kaybedilen can için, hayatları alt üst olan ve sonuçta masumiyetleri tescil edilen insanlar için ne dedi? Yaşananlarla ilgili sorumluluğunu kabul mü etti? Onların yaşamlarını tamir etmek için bir adım mı attı, onlardan özür mü diledi?
“TARİH BU ÇİRKİNLİKLERİ BİR GÜN YAZACAK AMA MUHTEMELEN BEN OLMAYACAĞIM”
Ahmet Tatar’ın ardından, Ali Tatar’ın eşi Nilüfer Tatar, Ali Tatar’ın Hasdal Cezaevi’nde arkadaşlarına yazdığı şu mektubu sesi titreyerek, güçlükle okudu:
“Ben müthiş bir kumpasın içinde kaldım. Bir plan yapılmış, ben de bu planın bir parçası haline getirilmişim. Şuna bütün kalbinizle inanın ki arkadaşınız hiçbir yasa dışı oluşumun içinde yer almadı, himaye etmedi. Bunların hepsi korkunç iftiradır. Benden sonra sizler, benim bu duruma düşürülmemin hesabını her platformda sorunuz. Sorunuz ki başka canlar yanmasın. Ben herkes kadar dayanıklı olamadım. Ben şerefimin, onurumun ayaklar altına alınmasını hazmedemedim. Tarih bu çirkinlikleri bir gün mutlaka yazacak ama muhtemelen ben olmayacağım. Bizi bu duruma düşürenlerin peşini bırakmayın.”
“SİYASİ İŞBİRLİKÇİLERİ DE GÜNÜ GELDİĞİNDE BUNUN HESABINI VERECEK”
Sonrasında CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel şunları söyledi:
“Hepimiz buradayız ama mesela burada kim var, Ali Tatar hayatını kaybettiğinde lise 1’de olan babasız büyümüş bir infaz koruma memurunun oğlu olan Avukat Hüseyin Can var. Şimdi Tayyip Erdoğan’ın ve Hulusi Akar’ın bize açtığı davalara giriyor, benim avukatım. O lise 1’deki yüreğindeki yangını unutmamış, buraya gelmiş. Arkada ODTÜ Atatürkçü Düşünce Topluluğu’ndan arkadaşlar var. Hesap ettim, bu olay olduğunda 7-8-9 yaşlarındalarmış. Artık kimse korkmasın, hakikaten unutulmayacak ve bunun hesabı sorulacak. Nasıl o Fetullahçı çete deşifre olduysa, kimi belasını kendiliğinden bulduysa, kimi kaçtıysa; bunun siyasi işbirlikçileri de günü geldiğinde bunun mutlaka hesabını verecek.”
Kabir başındaki konuşmaların ardından Alevi dedesi, Ali Tatar için Alevi geleneklerine göre dua okudu ve ardından saz çalınıp deyişler söylendi.
“MÜCADELE, HERHALDE ÖLDÜĞÜMÜZ ZAMAN BİTECEK”
Ali Tatar’ın eşi Nilüfer Tatar, ANKA Haber Ajansı’na şu açıklamayı yaptı:
“12 yıl çok kolay geçmedi. Hep mücadele, hep mücadele… İş yerinde arkadaşlarım bana ‘Sizin mücadeleniz ne zaman bitecek’ diyor. Herhalde öldüğümüz zaman bitecek. Kızım büyüdü, 22 yaşına geldi. Zor geçti; birçok planlarımız vardı, umutlarımız vardı ama hepsi yok oldu. Mevcut hayatımız devam ettirmeye çalıştık. Ama mücadeleye devam ediyoruz. İş hayatında, okul hayatında sağıma dönüyorum FETÖ, soluma dönüyorum FETÖ… Bitmedi; ne zaman bitecek, nasıl bitecek bilmiyorum. Hâlâ birçok yerde karşılaşıyorum ve çok üzülüyorum. Bu mücadeleye, biz olduğumuz sürece devam edeceğiz.”
“MEZAR BAŞI ANMALARIMIZ DEĞİL, GÜZEL BULUŞMALARIMIZ OLSUN DİYE İÇİMDEN GEÇİRİYORUM”
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ise şöyle konuştu:
“Bu memlekette ne yazık ki mezar başı anmalarını sayısız olduğu, neredeyse her güne bir anmanın yerleştirildiği bir dönemden geçiyoruz ve Yarbay Ali Tatar da bugün aramızdan alınmasının 12. yılında mezarı başında anılıyor. Geleceğe dair sorumluluğumuz ama daha çok geçmişten gelen sorumluluğumuzu hatırlıyorum. Hepimiz bir yandan üzüntülüyüz ama bir yandan mezar başında; Ali Tatar yaşamdan koptuğunda 8 yaşında olan üniversiteli gençleri görünce demek ki umutlu olmak için çok nedenimiz var. Bu ülkeye adaleti, hukuku yeniden tesis ettiğimizde artık böyle ölümler olmasın ve mezar başı anmalarımız değil, güzel buluşmalarımız olsun diye içimden geçiriyorum.”
“MUTLAKA HESABINI SORMALIYIZ, O GÜNLERİN YAKIN OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM”
CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır şunları söyledi: “Çok kötü ve gaddar bir dönemdi. Çok kötü günler yaşadık. Bence en acı kaybımızdı, kumpas davalarını sembol ismiydi Ali Tatar. O dönemi unutmamalıyız ve unutturmamalıyız. Mutlaka hesabını sormalıyız. O günlerin yakın olduğunu düşünüyorum. Gerçekten bu soğuk kış gününde içimiz yanıyor, çok üzgünüz, ilk günkü kadar acılıyız.”
19 Aralık 2021