Poyrazköy ve amirallere suikast davasında mahkeme dün “Bütün tutukluların tahliyesine…” karar verdi. 1 kişi hariç! Deniz Yarbay Ali Tatar.
Yarbay Ali Tatar, komutanlarına suikast planlamaktan tutuklanmıştı. İtiraz etti.
İtirazı ‘haklı’ görüldü, serbest bırakıldı. 2 gün sonra “Vazgeçtik” dediler. Tekrar tutuklama kararı çıktı. Yeniden cezaevine girecekti. Gitmeden evindeki mutfağın masasına son kez oturdu… 5 saat boyunca yerinden kalkmadan bir mektup yazdı…
Diyordu ki…
Sevgili Nilü (karısı Nilüfer’e hitaben), ailem ve beni bulan yetkililere….
Öncelikle başınızı öne eğdirecek hiçbir şey yapmadım. Başınızı dimdik tutun! Ama ben bu hukuksuzlukla yaşayamam. Belki benim ölümüm benim durumumda
olanların aydınlığa çıkmalarına vesile olur. İçim buruk. Bana bu oyunu oynayanlara ve sahip çıkmayanlara kırgınım. Yaşadıklarımı ikinci defa kaldırmam mümkün değil…
O deliğe bir daha dönmektense mezara girmeyi tercih ederim…
Bu şekilde ölmeyi hiç istemezdim. Böyle bir ölüme en çok karşı çıkan insanlardan biri de benim. Ama kader böyleymiş. Hepiniz hakkınızı helal edin. Beni rahmetli babamın
yanına gömün. Karımı ve kızım Gökçen’imi size emanet ediyorum. Kızımı ve karımı yalnız bırakmayacağınızı, bu işin peşini bırakmayacağınızı biliyorum. Tek tesellim sizleri son bir defa, hep birlikte görmek oldu. (O sabah aile fertlerinin büyük bölümü Tatar’ın evindeydi.) Gökçen’im, canım kızım derslerine çok iyi çalış. İyi çalış ve önemli yerlere gel ki, benim hesabımı sorabilesin! Hukuksuzluk sürecine hukuk adına saygı gösterilemez… Bu şekilde giderseniz ne yönetecek ne bir ordu ne yaşayacak cumhuriyet, bir ülke bulamayacaksınız…. Şunu bilin ki, en küçük suçu ve günahı olmayan ben, bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek
için hayatıma son veriyorum.
42 yaşındaki Yarbay Ali Tatar mektubunu bitirdikten sonra banyoya geçti… Başına 1 el ateş ederek intihar etti! Yarbay Tatar kendi şahsına değil, üzerinde taşıdığı Türk Silahlı Kuvvetleri üniformasına yapılan bu alçakça muameleyi yediremedi onuruna…
Oysa yaşasaydı dün tahliye olacaktı. Çok sevdiği karısı Nilüfer’e ve biricik kızı Gökçen’e kavuşacaktı. Bir adamın şerefi ve onuru uğruna nelerden vazgeçebileceğinin hikayesi bu…Tüm onursuzlara ibret olsun! İbret olsun ki bilsinler: “Ölüm aslında hiç bir şeydir; asıl onursuz ve şerefsiz yaşamak her gün ölmektir.”
Bu yazıyı 2014’te yazmıştım… Onuru İçin Ölen Adam… Ruhu şad mekanı cennet olsun..