Komutanlar O Gece GATA’ya Gitmesine İzin Vermediler. İntiharı Bir Dönemin Sembolü Oldu..

Bundan tam 2 yıl önceydi… Deniz Yarbay Ali Tatar ‘Amirallere Suikast Davası’nda önce tutuklandı ardından yapılan itirazla serbest kaldı. Ancak savcı Süleyman Pehlivan’ın itirazıyla tekrar tutuklama kararı çıkartıldı. Tutuklama kararının eline geçmesiyle adeta şok oldu. Ailesine büyük bir haksızlığa uğradığını ve tekrar cezaevine girmek istemediğini söyledi.

Ailesi tez canlılığıyla tanınan Yarbay Tatar’ın kötü bir şey yapacağından endişe ettiği için sabaha kadar başından ayrılmadı ve onu ikna etmeye çalıştı. Ancak korktukları şey sabah saatlerinde ailenin başına geldi…

Deniz Yarbay Ali Tatar ‘Gurur intiharı’ nın 2. Yılında mezarı başında anıldı. Anma törenine ailesi ve dostları katıldı. Ali Tatar’ın eşi Nilüfer Tatar eşinin tutuklandıktan sonra ceza evinde kendisine yazdığı şiiri okurken gözyaşlarına engel olamadı.

Mezarı başındaki anmanın ardından Dz. Yb. Ali Tatar için can aşı yemeği verildi. Yemeğe CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan ve CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in de aralarında bulunduğu bir grup CHP’li vekil de katıldı.

Yemek öncesi bir konuşma yapan CHP Denizli milletvekili İlhan Cihaner; ‘Çok büyük bir hukuksuzluğun kurbanı oldu Yarbay Ali Tatar. Eğer bu tür hukuksuzlukların devam etmemesini istiyorsak dayanışmamızı daimi kılmamız gerekir. Hukuksuzluğa kim uğramışsa onun yanında olmak gerek. O bakımdan ben çok şanslıyım sizlerin gücünü hep hissettim. Eğer ben de Sayın Ali Tatar’ın akibetine uğramamışsam sizin verdiğiniz destek sayesindedir’ dedi.

Yemeğin Ardından konuştuğumuz Ali Tatar’ın eşi Nilüfer Tatar ve ağabeyi Ahmet Tatar, iki yılda yaşanan süreci ve duygularını muhalifgazete.com’a anlattı.

O vahim olayın ardından geçen 2 yılda hayatınızda ne değişti ne oldu? Süreci biraz anlatır mısınız?

Nilüfer Tatar: Ali’nin yokluğu bizim için büyük bir boşluk. Bu boşluk bizim için büyük bir değişiklik. Ancak sosyal hayatımızda büyük bir değişiklik yaratmamaya çalıştık. Evimizi, okulumuzu, yakın çevremizi onun varlığında olduğu gibi götürmeye çalıştık. Ancak Ali’nin iş çevresi anlamında büyük bir değişiklik yaşadık. Özellikle bir uzak duruş var. Çok yakın 1-2 arkadaşının dışında koptuk

Bu 2 yılda TSK’dan hiç kimse arayıp sizi sordu mu?

Nilüfer Tatar: O olaydan sonra TSK’dan hiç kimse arayıp sormadı bir eksiğiniz, bir sıkıntınız var mı diyen olmadı. Birkaç arkadaşının dışında arayıp soran olmadı. Ali’nin kanunen emeklilik süresi tamamlanmıştı. O hakkı aldık. Onun dışında hiçbir ekstra bir hak verilmedi. ‘Lojmanda 6 ay kadar daha oturabilirsiniz’ dediler biz onu ekstra bir hak veriyorlar sandık ama öğle değilmiş. Bu da kanuni bir hakmış.

Bir kırgınlık var mı TSK’ya ?

Nilüfer Tatar: Bir kırgınlık vardı ama çok da umursamıyorum artık. ‘Gökçen bizim de çocuğumuz sahipleniyoruz’ dediler ama soran hiç kimse olmadı. Ben kızımla baş başayım. Tamamen yalnız bırakılıyorsunuz. Çok yakın arkadaşlarım dışında kimse destek olmadı.

Ya kızınız?

Nilüfer Tatar: Kızım artık o konudan, babasından bahsetmiyor. Adeta bir duvar ördü ve kendisini öyle koruyor. Babadan bahsedildiğine kısa bir yanıt verip geçiyor. Gökçe’nin babasıyla iletişimi çok güçlüydü.

Tutuklanan komutanın hemen makam masası kaldırılıyor

Nilüfer Tatar: Bu davada hala tutuklamalar devam ediyor. Bu genç çocuklar yıllardır suçsuz yere yatıyorlar. Bu çocuklara sahip çıkılmalı. Yakın zamanda bir komutan tutuklanmış hemen ardından çalışma masası kaldırılıp odası boşaltılmış. Artık bir komutan tutuklandığı zaman tamamen gözden çıkartılıyor. Nasıl olsa bir daha gelmeyecek deniliyor

İki yıl önce o gece ne oldu?

Komutanlar GATA’ya gitmesine izin vermedi

Ahmet Tatar: Gece saat 03’e kadar ikna etmek için uğraştık. Hatta hastaneye götürmek istedik. Pazartesi randevu almıştı ama biz hemen götürelim dedik: Ama oradaki komutanlar bir türlü bunu kabul etmediler. Ruh hali tamamen bir şeye odaklanmıştı. Hissediyorsunuz ama elinizden bir şey gelmiyor. Konuştuk saatlerce bir çıkış yolu aradık Hiç değilse GATA’da bir sakinleştirici alsın dedik ama hiç kimseye kabul ettiremedik. Tamam dedi ikna olmuş gibiydi ama ikna edememişiz.

2 yıldır bir hukuk mücadelesi yürütüyorsunuz bir ilerleme var mı? Gelinen noktayı kısaca anlatır mısınız?

Ahmet Tatar: Biz tutuklama kararını veren hakimler ve savcılar hakkında bir dava açtık. Bu dava İstanbul’da başladı. Ancak hakimler birinci sınıf olduklarını iddia ettikleri için dosyaları Yargıtay’a gitti. Bizim Açtığımız davada sadece savcı Süleyman Pehlivan kaldı. Diğer iki hakimin davası Yargıtay’da devam ediyor. Ancak savcıyla ilgili davada da büyük bir ihtimalle takipsizlik çıkacak çünkü o savcı Yargıtay’a üye seçildi.

Savcı Süleyman Pehlivan hukuktan kaçırıldı

Dolayısıyla önümüze büyük bir duvar çıkıyor. Biz ‘bu savcı hukuksuzluk yaptı’ diyoruz, dava açıyoruz. Bu adamı hukuk yanlışlarını düzeltmesi için Yargıtay’a üye yapıyorlar. Resmen Savcı Süleyman Pehlivan’ı bizlerden ve hukuktan kaçırdılar. Demek ki savcı Süleyman Pehlivan misyonunu tamamlamış. Bu dava neresinden koparsa kopsun bir sonuç çıkmazsa biz bu davayı AİHM götürme amacındayız.

Benim kardeşim bu noktaya gelmişse yaşanılan bu haksızlık yüzünden gelmiştir. O biraz tez canlıydı biraz hızlı karar veren bir yapısı vardı. Ancak aynı zamanda çok gurulu bir insandı. Dostu için gözünü budaktan sakınmayan bir insandı. Kardeşim belki bir insanın haksızlık karşısında vereceği en son tepkiyi verdi ama kardeşim bütün yaşamı boyunca hep böyleydi.

İşin bir başka boyutu da kardeşim askerliğe sivilden geçen birisidir. İstanbul’a maç izlemek için gidiyorlar ve hadi gelmişken sınava da girelim diyorlar ve Ali birinci oluyor o sınavda deniz kuvvetlerinde göreve başlıyor. İlk görev yeri Beylerbeyi’ndeki astsubay okuluydu. Ali önce ayrılmayı çok istedi. Askerliğe ısınamadım dedi. Biz zor ikna ettik. Ancak Ali sonradan askerliği özümsedi tam bir asker oldu.

Ancak onu asıl kıran şey ordunun içinde bir zafiyet baş göstermesi oldu. Düşünebiliyor musunuz bir hukuk süreci başlıyor. İnsanlar birer ikişer tutuklanıyorlar ancak ordunun başındakiler bu sürece zerre kadar müdahale etmiyorlar. Müdahale demek ’vermiyorum tutuklayamazsın’ demek değil.

Kıyım yapıldı. Bir kıyım yapılıyor. Bu çok açık. Sen en azından şunu söyleyebilirsin. ‘arkadaş bizim mensubumuzu tutukluyorsun ama elinde ne var?’ bunu soracak ben değilim. Bunu soracak bu ordunun hukuk kurumları. Birileri darbe planlandı deniliyor eğer burada bir emir-komuta zinciri yoksa bu doğrudan disiplin suçudur ve askeri mahkemeler soruşturur. Ali’nin davasında örneğin Deniz Kuvvetleri Komutanlarına suikast iddiası var. Bu suçu işlediği iddia edilenler kim asker, ordu mensubu. Bu suçtan zarar görecekler kim onlar da asker. Öyleyse askeri yargı bu davayı ele almayacaksa hangi davaya bakacak?

O dönemde sorduğumda bir soruşturma açıldı dediler yine sordum ne oldu o soruşturma hiçbir yanıt yok. Esasında korkunç derecede bu işin ezikliği içindeler. Genelkurmay hukuk müşaviri tutuklu şuanda ona sormuşlar tutuklu yarbaylar neden bu kadar hukuksuzluğa müdahale etmediniz ona iki Genelkurmay Başkanı da (Özkök ve Başbuğ) bu bizim işimiz değil bu soruşturmaları sivil savcılar götürecek biz onlara yardımcı olacağız. Albaylar biz resmen Genelkurmay Başkanları tarafından satıldık diyorlar. Bu adamlar bu süreç böyle gidemez diyecek basireti göstermediler. Ben gidip darbe yapsınlar demiyorum. Genelkurmay Başkanları teslim olmuşlar. Bu ülkede darbelerden en çok çekenler solculardır.

Bu süreçte sizi en çok ne kırdı?

Ahmet Tatar: Bu süreçte orduyu yönetenlerin böylesine çapsız olması içimi acıtıyor. Toplum gereğinden fazla orduya güvendiği için toplum da bu halde ordu da. En ufak sıkıntıda nasıl olsa ordu var deyip her şeyi orduya ihale edersen bu duruma düşersin.

Bir dönem YAŞ’ta ordudan atılan subaylara haksızlık yapıldı

Onlar da kendilerini o kadar güçlü hissediyorlar ki birçok haksızlık da yaşandı bir dönem. Örneğin insanlar sırf namaz kıldığı için ordudan atıldı. Adamın dini inancıysa kılsın: Biz de bu tür tutumları kabul edemeyiz. Sen eğer bu suç ise yargılarsın ama bu kadar soyut şeylerle ordudan ihraç ediyorsun. Bu insanlığa sığmaz ki! Böylesi bir gücü kötüye kullanmamalısın. Onun kafasına vuruyorsa bırak vursun nasıl olsa düşman deniliyor. Bu keserin sapı yarın başka birinin eline de geçebilir. Nitekim geçti de: Biz bu ülkede bir arada yaşayacaksak hukuku ortak bir zemin olarak herkes için istemeliyiz.

Ali Yarbayı 3 kelimeyle tarif eder misiniz?

Ahmet Tatar: Heyecan, onur, gurur.

20 Aralık 2011

Muhalif Gazete

Scroll to Top