Kardeşimin Katilleri F Tipinin Elemanları

Amirallere suikast soruşturması kapsamında asılsız iddialar nedeniyle hakkında yakalama kararı çıkınca intihar eden Yarbay Ali Tatar’ın ölümünün üzerinden tam altı yıl geçti. Geçen süreçte acısı dinmeyen Tatar ailesi, kumpas sürecinde rol alan F tipi örgüt mensuplarından hesap sorulmasını bekliyor…

Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik kumpasın mağdurlarından Yarbay Ali Tatar’ın (42) ölümünün üzerinden 6 yıl geçti. Tatar, yarın ailesi ve sevenleri tarafından Ankara’daki mezarı başında anılacak. Yarbay Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar ise 6 yıl önce başlattığı hukuk mücadelesini yılmadan sürdürüyor.

Amirallere Suikast Soruşturması kapsamında hakkında 18 Aralık 2009’da yakalama kararı çıkarılan Yarbay Ali Tatar 19 Aralık sabahı cezaevine teslim edilmek üzere evden çıkması beklenirken, kaldığı lojmanın banyosunda başına ateş ederek intihar etti. O sırada evde bulunan eşi, kızı ve kardeşleri yaşadıkları travmayı yıllar geçse de unutmadı. Amirallere Suikast Davası zaman içerisinde Poyrazköy ve Kafes Davaları ile birleştirildi. İftiralar sonucu 42 yaşında hayatına son veren Yarbay Ali Tatar’ın ölümünden 19 gün sonra suçsuz olduğu anlaşıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nün raporuna göre amirallere suikast notundaki el yazısı, Yarbay Tatar’a ait değildi. Uygunsuz yaşadıkları, uyuşturucu kullandıkları iddia edilen genç teğmenlerin kan ve idrar örneklerinin hiçbirinde uyuşturucu izine de rastlanmadı. Poyrazköy ve Kafes Davaları ile birleştirilen Amirallere Suikast Davası’nın hakimlerinden Mehmet Hamzaçebi ise ‘Amirallere suikast diye bir dava yok’ diye açıklama yaptı.

‘Elimizden kayıp gitti’

Kumpas mağduru Yarbay Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar ise aradan geçen 6 yıllık sürede hukuk mücadelesinden vazgeçmedi. Yaşadıklarına isyan eden acılı kardeş, “Ali’yi son yolculuğuna uğurlamaya suikast planladığı iddia edilen eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Eşref Uğur Yiğit de geldi. Kardeşimin katili, F tipinin elemanlarıdır. Ali, tutuklanmadan yaklaşık bir yıl önce çeşitligazete, televizyon kanalı ve internet sitelerinde karalama kampanyalarına maruz kaldı. Bu süreç onu çok yıprattı. Yapılanları içine sindiremedi. Karalama sürecinin ardından gelen savcılık suçlamaları ve komutanlarına karşı suikast suçlaması onu tam bir açmazın içine soktu. Tutuklanıp serbest bırakılması ve tekrar yakalama kararı kardeşimin psikolojisini altüst etti. Tıbbi destek taleplerimiz maalesef karşılık bulmadı ve kardeşimiz elimizden kayıp gitti” diye konuştu.

‘İçimizdeki acı dinmiyor’

Yaşadıkları acının dinmediğini belirten Tatar şöyle devam etti: “Ali’nin intihar ettiği gün 10 yaşındaki kızı ve eşi de evdeydi. Yaşadığımız acıyı anlayamazsınız. İçimizdeki bu ateş, acımız dinmedi, dinmeyecek. Yarın saat 12.00’de Ali’nin Karşıyaka Mezarlığı’ndaki kabristanı başında olacağız. Saat 15.00’te ise Tuzluçayır’da bulunan bir dernekte Ali adına lokma dağıtacağız. Ali’yi muhabbetle, deyişlerle anacağız.”

Yaşadıklarına  isyan eden  ağabey Ahmet Tatar, “Ali, en küçük  kardeşimizdi.  Onu tuvalette  kanlar içinde  gördüğümüz  an dünyamız  başımıza yıkıldı. Yaşadığımız  acının tarifi  mümkün  değil” dedi. 

Ali Tatar intihar  ettiği sırada evde  bulunan eşi, kızı  ve kardeşleri  yaşadıkları  travmayı yıllar  geçse de  unutmadı.

‘O savcının Yargıtay’da görevli olması paradoks’

Ahmet Tatar 5 yılı aşkın süredir devam eden davalara ilişkin olarak da şu bilgileri verdi:

“Ali’nin tutuklanmasına neden olan, Amirallere Suikast Davası’nın soruşturma savcısı Süleyman Pehlivan ile tutuklama kararlarını veren hâkimler hakkında açtığımız davalar devam ediyor. Bu dava henüz bir sonuca ulaşmadı. Dosya Yargıtay safhasında kesin kararı bekliyor. Hakkında suç duyurusunda bulunduğumuz savcı Pehlivan’ın halen Yargıtay’da görev yapması Türk yargısı adına paradokstur. Amirallere Suikast davası Poyrazköy Davası ile birleştirilmişti. Davanın tüm delillerinin düzemece olduğu ortaya konuldu. Böyle bir sahtekârlığın içinde olan kişinin Yargıtay’da olmasını hazmedemiyorum. 17-25 Aralık sürecinden sonra gelişen olaylarla birlikte geçtiğimiz yıl İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunduk. Ali’yi ölüme götüren F tipi yapının hakim, savcı ve polisleridir. Bu kişilerin hukuk önünde yargılanıp ceza almalarını bekliyoruz. Suç duyurusuyla ilgili dosyanın toparlandığı yönünde duyumlar aldık. Geçtiğimiz aylarda Ankara’da FETO/PDY örgütüne karşı yürütülen soruşturmada ifade verdik. Bu sürece dahil olan tüm savcı, hakim ve polislerden şikâyetçi olduğumuzu ifade ettik. FETÖ/PDY mağduru bir aile olarak bu davanın parçasıyız. Kalan ömrümde en büyük temennim, Ali’ye kumpas kuranların yargılanıp cezaevine girmeleri.”

18 Aralık 2015

Mert İnan

Milliyet

Scroll to Top