Ergenekon’da 2’nci tutuklama kararı sonrası intihar eden Yarbay Ali Tatar’ın ağabeyi, İnsan Hakları Komisyonu’na başvurarak sorumluların cezalandırılmasını istedi. Ağabey Tatar “Bu ailenin elleri sorumluların yakasını bırakmayacak” dedi.
Ergenekon davası kapsamında hakkında ikinci kez tutuklama kararı çıkmasının ardından evinde intihar eden Deniz Yarbay Ali Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar, gözleri dolarak, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na dilekçe verdi. Ağabey Tatar, kardeşinin kara kışta ateş ve buzla sınanarak kırıldığını belirterek, “Kardeşime yapılanlar gaddarlık ve zalimliktir. TBMM çatısı altında haksızlıklar ortaya çıkmazsa gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideriz” dedi. Tatar, dilekçeyi CHP Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’le birlikte Komisyona sundu. Başvuru tüm aile fertleri adına yaptığını vurgulayan Ahmet Tatar, dilekçede şu ifadelere yer verdi:
“Delil belgede kardeşimin Ergenekon sanıkları Şener Eruygur ve Doğu Perinçek’in katılımı ile yapılan Mayıs 2008’deki toplantıya iştirak ettiği iddia edilmektedir. Kardeşim bu kişileri hiçbir şekilde tanımadığı gibi ayrıca Perinçek bu tarihten 2 ay önce Mart ayında tutuklanmıştır. Yani kardeşim tanımadığı kişilerle uydurma bir toplantıya katılmakla suçlanmaktadır. Bu maddi hatayı avukatımız Savcı Süleyman Pehlivan’a sözlü olarak da iletmiştir ve kendisinden tekrar inceleneceğine dair bilgi alınmıştır. Nitekim savcının mütalaa ve sevki sonucunda üst mahkeme kardeşimi bu itiraz üzerine tahliye etmiştir. On günlük bir tutukluluk sonunda 16 Aralık’ta tahliye olan kardeşim için adeta alay edercesine iki gün sonra savcının itirazı ile tekrar tutuklama kararı çıkarılmış bu durumu onur meselesi haline getiren kardeşim 19 Aralık sabahı evinde hayatına son vermiştir. Bu süreçte açık olarak ihlal edilen temel insan haklarını şu şekilde sıralayayabiliriz.
Madde 1- Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.
Madde 5- Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez.
Bu süreçte yargı erkini elinde bulunduran ve adil olmak mecburiyetinde olan savcı ve hakimler, karşılarındakinin insan olduğunu tamamen gözardı edip, asgari insani hassasiyeti kardeşimden esirgemişlerdir. Zira kardeşime arka arkaya şok yaşatılmıştır. Önce hukuksuz bir tutuklama ardından umudunun kırıldığı anlarda büyük bir sevinç şoku ve daha bu sevincini ailesi ile paylaşma kutlama noktasında iken tekrar bir tutuklama şoku ile karşı karşıya bırakılmıştır. Yani kara kışta adeta ateş ve buzla sınanan kardeşim maalesef buna dayanamayıp kırılmıştır. Bunun adı gaddarlıktır, zalimliktir.
Komutanlara suikast sorulmadı
Kardeşimin tutuklanması sürecinde kardeşimin hiçbir biçimde evinin ofisinin aranmadığını, bilgisayar kayıtlarına el konularak incelenmediğini, delil olarak sorguda ortaya konulan hiçbir belgenin kardeşimin kaleminden çıkmadığını, hiçbir belgede imzasının bulunmadığını, belgelerde adı geçen kişilerden sadece öğretmen iki mesai arkadaşını tanıdığını, diğer kişileri tanımadığını, ortay konulan belgelerin bazılarında kardeşimin izlenen kişi olarak mağdur pozisyonda olduğunu esas önemlisi ise bu soruşturmanın temeli komutanlara suikast planlamak olduğu halde bu yönde tek bir soruya muhatap olmadığını göreceksiniz. Peki o zaman bu tutuklamanın adil olduğuna bizi kim inandıracak.”
‘Hukukun seni beni, sağı solu olmaz’
Ahmet Tatar’ın, komisyona dilekçe başvurusu yaptıktan sonra yaptığı açıklama sırasında gözlerinin dolduğu görüldü. Tatar, aile fertlerinin sorumluların yakasını bırakmayacaklarını ifade ederek, şöyle konuştu: “Ben yüreği yangın yerine çevrilmiş acılı ailem adına tümünüze sesleniyorum ve bizi anlamanızı rica ediyorum. Çünkü ne kadar farklılıklarımız olursa olsun hukukun, temel insan haklarının seni beni, sağı solu olmaz. O halde bu olaya tüm diğer kimliklerinizden sıyrılarak, insan olarak yaklaşmak zorundayız. Sizlerden bunu bekliyoruz. Bu hukuk ve temel insan hakları ihlalleri ile bir ocak söndürüldü. Bir ailenin yüreği yakıldı. Bizim yaşadıklarımızı kimsenin yaşamamasına vesile olmak amacıyla tüm yasal yolları deneyerek, sorumluların ortaya çırakılmasına ve varsa yasal boşlukların doldurulması için gayret göstermeye kararlıyız. Bu amaçla heyetinize başvuruyoruz. Elbetteki gideni geri getirmek kabil değil. Ancak yapacağınız muhtemel tespitler ve çalışmalar her şeyden evvel bu tür insan hakları ihlallerini caydıracaktır. Bu nedenle olayı vicdanınıza havele ederek, temel insan hakları bağlamında araştırmanızı bekliyor ve gereğini arz ediyoruz. Olursa. Olmazsa da… Karacaoğlan düştü derde, Gece gündüz yanar nar da, Hak kadı olduğu yerde, Kabrimden çıkar ağlarım
12 Ocak 2010
Vatan