Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), amirallere suikast soruşturması kapsamında tutuklandıktan sonra serbest bırakılan; ikinci kez gözaltına alınmak istenince 19 Aralık 2009 günü intihar eden Deniz Yarbay Ali Tatar’ı Ergenekon davasına içine kattı. HSYK’nın, Cumhuriyet’te yayımlanan haber üzerine yaptığı açıklamanın girişinde yer alan “Ali Tatar’ın kamuoyunda Ergenekon davası olarak bilinen dava kapsamında gözaltına alınıp tutuklanması ve serbest bırakılması sonucunda 19.12.2009 tarihinde intihar etmesi nedeniyle” ifadesi dikkat çekti. Oysa Ali Tatar İstanbul’da yürütülen amirallere suikast soruşturması kapsamında tutuklanmış; bu dava Ergenekon yargılamalarıyla birleştirilmemişti.
HSYK Cumhuriyet gazetesinde “HSYK’nın tebligat skandalı” başlığıyla yayımlanan haberle ilgili yazılı bir açıklama yaptı. Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar, İstanbul Cumhuriyet Savcısı Süleyman Pehlivan ve mahkeme heyeti hakkında HSYK’ye şikâyet başvurusu yapmış, HSYK’nın soruşturmaya izin verilmediğini bildiren ret yanıtı, Tatar’ın eline 3.5 ay sonra ulaşmıştı. HSYK bu gecikmenin ağabey Tatar’ın adres değişikliğinden kaynaklandığını bildirdi. HSYK’nın açıklamasında, “Ahmet Tatar’ın şikâyetinin sonucuna ilişkin bilgi yazısının dosyada bulunan adresine tebliğe çıkarılması ancak adresinden ayrılması nedeniyle tebligatın iade edilmesi üzerine yeni belirtmiş olduğu yeniden tebligat çıkarılmasından dolayı kaynaklanan gecikmede kurulun herhangi sorumluluğunun bulunmadığı” bildirildi.
Ağabey Tatar: ‘Tarihe not düşeceğiz’
Yarbay Ali Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar, ağabeyinin ölümünün ardından geçen iki yılı Cumhuriyet gazetesine şöyle değerlendirdi: “Merhum kardeşim Dz. Yb. Ali Tatar aramızdan ayrılalı iki yıl oldu. Biz onun aziz hatırasını yaşatmak yanında uğradığı haksızlığın hesabını sormak adına hukuk yollarını aşındırmaya devam ediyoruz. İçinde bulunduğumuz hukuk -yoksa hukuksuzluk mu demek lazım- koşulları ne olursa olsun yine de umudumuzu yitirmeden mücadeleyi sürdürme kararındayız. Geçtiğimiz iki yıl içinde hukuk arama koşullarının daha da fazla zorlaştığı, hak arayanın önüne çok çeşitli engeller çıkarıldığını görüyoruz. Ama biz hukuksuzluğun hiçbir zaman bu ülkede baki kalmayacağını düşünüyor ve mücadelemizle tarihe not düşmeye çalışıyoruz. Zira bu dönemin hatırlanması ülkemizde hukuk ve demokrasi konusunda adım atmanın en önemli dayanaklarından birini oluşturacaktır. Ben olayın sıcaklığı esnasında hukukun, adaletin bir gün herkese lazım olabileceğini, bir arada yaşamamızın en önemli zemininin hukuk olduğunu söylemiştim. İki yıl sonra bunun daha bir anlam kazandığını ama körlerin sağırların birbirini ağırladığını üzülerek görüyorum.”
Muhalif Gazete
18 Aralık 2011