Aydınlık gazetesi yazarı emekli Tuğamiral Türker Ertürk, Başbakan’ın Ergin Saygun’u ziyaretinden yola çıkarak, Balyoz ve Ergenekon davalarını irdeledi.
İşte “Affedeni affetmem” başlıklı o yazı:
“Geçen hafta Başbakan, Balyoz davasından Hükümeti devirmeye teşebbüs suçlaması ile 18 yıl hapis cezası verilen E. Orgeneral Ergin Saygun’u önce geçmiş olsun demek için telefonla aramış sonrasında hastanede ziyaret etmiş ve ziyaret sırasında kendisine “Biz sizi biliyoruz paşam” demiştir.
Biliyorsunuz Erdoğan, muvazzaf subayların tutuklanması ile ilgili olarak “Oralara gönderecek subayımız kalmadı, böyle şey olmaz, Genelkurmay Başkanı’nı bu şekilde değerlendirirsen bütün morali altüst eder” demişti.
Bu yaptıkları ile ilgili olarak Erdoğan’ı samimi bulmak mümkün değildir. En kibar söylemle bu bir samimiyetsizliktir. Bu eylemi iyi niyetle yormak problemi anlamamış olmak ve Türkiye için çevrilen emperyalist dolapların farkında olamamak demektir. Evet, biz de Başbakan Erdoğan’ın ne olduğunu biliyoruz!
Artık işler tersine dönmeye başlamıştır. Ergenekon ve Balyoz gibi davaların hukuki olmadığını ve siyasi olduğunu bazı malum çevreler hariç anlamayan kalmamıştır. Bu davalarda suçlamaya esas teşkil eden delillerin dijital terör unsuru uydurma ve düzmece belgeler olduğu Batı basınında da sıkça yazılmaktadır.
Emperyalizm açısından Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonlarla hedeflenen amaçlara büyük oranda erişilmiştir. Artık devamında fayda olmadığı gibi anti-Amerikancı duyguların hızla yükselmesine ve yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Bu husus operasyonlar sırasında tetikçi olarak kullanılan F Tipi Örgütün kin duyguları ile sürdürülemez. Geçtiğimiz günlerde ABD Büyükelçisi Francis J. Ricciardone uzun tutukluluk süreleri ve yargı sistemi ile ilgili olarak yaptığı açıklamada mealen bunu söylemiştir.
ASKER MAĞDUR DURUMA DÜŞMÜŞTÜR
Türkiye’de halk, Ergenekon ve Balyoz’un arkasında ne menem bir plan olduğunu esas amacın rejim değişikliği olduğunu ve yeni anayasanın bunun için dayatıldığını her geçen gün daha fazla görmeye ve tepki duymaya başlamıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve personeline karşı ahlaksızca ve düşmanca yapılan karalama ve itibarsızlaştırma saldırıları sonucunda asker halkın gözünde mağdur duruma düşmüştür. Bu durum operasyonları yönetenler açısından uygun değildir, her şeyi tersine çevirebilir ve ulaşılmak istenen hedeflerin ele geçirilmesini engelleyebilir.
İstenen şudur: Bu siyasi davalar bitirilmeli, içerdekilerin çok büyük bir çoğunluğu serbest bırakılmalı, her şey unutulmalı ve affedilmeli ama operasyonların kazanımları ile rejim değişikliğine, yeni anayasa çalışmalarına, Büyük Ortadoğu Projesi’nin bölgeye ve Türkiye’ye yönelik realizasyonuna devam edilmeli ve asker de ülkenin bölünmesine sesini çıkarmamalıdır.
Hayal edin; bir mesele nedeniyle adam vurdunuz ve yargılama sonunda 20 yıl ağırlaştırılmış hapse mahkum oldunuz. Gider yatar, “kendim ettim kendim buldum” der ve cezanızı çekersiniz. Kızacağınız ve isyan edeceğiniz birisi varsa o sizsinizdir.
Bir de şöyle düşünün; işlemediğiniz, zerre kadar ilginizin olmadığı bir cinayet suçu düzmece delillerle üzerinize yıkılıyor ve 20 yıla mahkum oluyorsunuz! Ayrıca bu suçun üzerinize atılmasını sağlayan sahte kanıtları kimin hazırladığını ve esas amacın ne olduğunu biliyorsunuz! Zindanda yatarken hangi duygulara sahip olursunuz? Geceleri uyuyabilir misiniz? Hangi güçlü duygular, yaşamanıza ve bu onur kırıcı duruma dayanmanıza yardım edebilir ve sizi motive edebilir?
Bırakınız hapse girmeyi, geçmişiniz özveri, yurtseverlik, çalışma ve alın teri dolu iken emperyalist projede tetikçilik yapanları, sizi itibarsızlaştırmaya ve karalamaya çalışanları hiçbir şey olmamış gibi affedebilir misiniz?
HESAP VERMEYECEKLER Mİ?
Biliyoruz ki Başbakan Erdoğan’ın son günlerde askere yönelik söylemleri ve hasta ziyareti bir algı operasyonunun gereği olup kökü dışardadır. Hiç şüphe yok ki Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonların arkasında emperyalizm vardır. F Tipi Örgüt tetikçiliğini yapmıştır. AKP ise operasyonlar için yasal zemini hazırlamış, idari atamaları ve düzenlemeleri yapmıştır. “Ben bu davanın savcısıyım” ifadesi suçun ikrarıdır.
Bu suçu işleyenler, sahte ve düzmece belgelerle askerlerimizi, aydınlarımızı, siyasetçilerimizi, bilim insanlarımızı zindanlara gönderenler yargılanmayacak ve hesap vermeyecekler mi?
Bu operasyonlar sayesinde komşularımıza düşmanlık yaptık ve Suriye’ye terör ihraç ettik. Suriye’de 22 ayda 60 bin insanın yaşamını kaybetmesinde çok ciddi bir suçumuz var. Ülkemize bu suçu işletenler yargılanmayacak mı?
Atatürk’ün kurduğu CHP’yi ve Türk Milliyetçiliğinin kalesiyim iddiasında bulunan MHP’yi yoldan çıkarmak ve rejim değişikliği projesine koltuk değneği yapmak için icra edilen operasyonlar mahkemelerin konusu olmayacak mı?
Kaybolan yaşamların hesabı verilmeyecek mi? Kuddusi Okkır, Uçkun Geray, Ali Tatar, Kaşif Kozinoğlu, Berk Erdem daha niceleri! Çekilen acılar, kaybedilen evlatlar, yitirilen kıymetli zamanlar, bunlar unutulabilecek mi? Bunların sorumluları hesap vermeyecek mi? Hadi bize yapılanları affettik diyelim, ya ülkemize yapılanları ve halen yapılmak istenenleri affedip hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam edebilir miyiz? Sorumlular ve suçlular yargılanmadan bu ülkede asla sular dinmez!
Sizi bilmem ama ben kendi adıma bunları asla affetmem.
Saygılar sunarım.”