Yarbay Ali Tatar’dan 11 Yıl Sonrası – Ahmet Tatar

Bir yandan bütün dünyanın dengesini bozan pandemi, öte yandan ülkemizde yaşanan büyük bir siyasal, ekonomik krizin gölgesinde Yarbay Ali Tatar’ı anıyoruz.

Ülkemizin üstüne çöken, “Ne istediyse” verilen, devletin anahtarını ele geçiren bir çetenin yarattığı hukuksuzluğa isyanın 11. yılındayız.

Yarbay Ali Tatar’dan sonraki 11 yılda ülkemizde hiçbir şey bir öncekinden daha iyiye gitmedi.  Yer yer bizleri umutlandıran, kumpasların kabullenilmesi, FETÖ nün gerçek yüzünün ortaya çıkması gibi mevzi gelişmeler olduysa da suçlulardan hesap sorulmadı.

UYARDIK, UYANMADILAR

Siyasi iktidarın desteği ile yaratılan hukuksuzluk cehenneminde canlarını kaybedenlerin; gelecekleri karatılan, haksız yere esarete tabi tutulanların hiç birinden özür dilenmedi. Kayıpların telafisi için hiçbir ciddi adım atılmadı.

Bütün uyarılarımıza rağmen ülkemiz 15 Temmuz kanlı darbe girişimini yaşamak zorunda kaldı. 

Hukukun yerleşik bütün değerlerinin altüst edildiği bir süreçte FETÖ ile mücadele göstermelik hale dönüştü. Para sahibi, güç sahibi yine gemisini yüzdürdü de olan yine garibana oldu.

Kuvvetler ayrılığı yok edildi. Ülkemiz evrensel hukuktan daha da uzaklaştı.

Adalet sistemimiz bağımsızlığını hızla kaybetti ve insanların adalete olan güveni tarihin en düşük noktalarına geriledi.

Devlet, demokratikleşeceğine, çıkartılan yasalarla baskıcı karakteri belirginleştirildi. Liyakatten uzaklaştı. Tek seslilik olağanlaştı, bir tek insanın her konuda tek yetkili hale geldiğine, tanık olduk. 

Paramız pul oldu, hayat daha da pahalı hale geldi. Ama ahlak ucuzladı. Ajans haberlerini yüzümüz kızarmadan seyredemez hale geldik.

12.30’DA KARŞIYAKA MEZARLIĞI’NDA

Her türlü mafyatik ilişki ve uyuşturucu, kentin varoşlarına egemen oldu. Gittikçe Latin Amerika ülkelerine benzemeye başladık.

Genç insanların üniversite okuyarak bu cendereden, yoksulluk girdabından kurtulma umutları her geçen gün biraz daha sönüyor. Kimi siyasilerin bu gidişe çözüm bulmak yerine, kurdukları ilişkilerle bu sürecin aktörlerini meşrulaştırdıklarına, muammalar üzerinden kahraman yaratmaya çalıştıklarına tanık oluyoruz.

Görünmez bir virüs dünyayı esir aldı. Bugün attığımız her adımda, yapacağımız her işte o görünmez düşmanı hesaba katmak zorundayız.

Bu düşmanın gücü, niteliği sözde, bizlerin faydasına olarak, olduğundan küçük gösterildi. Güvendiğimiz, bize en doğru bilgiyi vereceğine, siyasileri yönlendireceğine inandığımız bilim insanları bizleri hayal kırıklığına uğrattı.

Bilimsel haysiyetin gereği olarak, asgari yapmaları gerekeni yapmadıkları gibi, her akşam aynı pişkinlikle televizyonlarda bize ne yapıp ne yapmayacağımızı anlatmaya devam ediyorlar. 

Gerçeklerin kamuoyundan gizlenmesine ya aracı oldular ya da seyirci kaldılar.

Ama hep olduğu gibi sonunda gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldık ve daha etkili, kısıtlayıcı tedbirler alındı. İşte bu yüzden tedbirlerin izin verdiği ölçülerde bu yılki anmayı bir gün önce gerçekleştireceğiz.

İnsan sağlığını tehlikeye atmadan, alınan önlemlere dikkat ederek Cuma günü saat 12.30’da çok dar bir grupla Karşıyaka Mezarlığı’nda Yarbay Ali Tatar’ın kabri başında olacağız. Bizimle birlikte olamayacak olan bütün dostlarımıza “Her işin başı sağlık, gönüller birlik” diyorum.

SIZIMIZ HÂLÂ DİRİ

Yaşadığımız ortak sorunlar gibi düşüncelerim de karmaşık. Neredeyse 20 yıldır yalan dolan bir dünya hepimize dayatılıyor. Adeta koca ülkenin başına çuval geçirilmiş vaziyette.

11 yıl geçti. Yaram hala kanıyor. Yüreğimde Ali’nin sızısı var.

Ama derdim sadece Ali değil ki.

Şöyle bir ülkeme baktığımda söyleyecek sözü ancak Pir Sultan Abdal’ın dizelerinde buluyorum:

Derdim çoktur hangisine yanayım

Yine tazelendi yürek yarası

Ben bu derde, nerden derman bulayım

Meğer, dost elinden ola çaresi”

Saygıyla.

18 Aralık 2020

Cumhuriyet

Scroll to Top