FETÖ’nün “Amirallere suikast” kumpasları sürecinde hakkında ikinci kez tutuklama kararı verilmesi üzerine, yaşamına son veren Yarbay Ali Tatar, 11’inci ölüm yıldönümünde anıldı.
Ankara Karşıyaka’daki mezarı başında anılan Ali Tatar’ın eşi Nilüfer Tatar, “Vasiyetinde ‘Başınızı dik tutun dimdik yürüyün’ demişti. Ali’nin vasiyetini sonuna kadar Gökçen ile beraber yerine getireceğiz” diye konuştu.
Ali Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar ise anma töreninde yaptığı konuşmada, “Yarbay Ali Tatar, devletin bütün kurumlarını ele geçiren, hukuku, adaleti ayaklar altına alıp, insanları ezmek için bir araç olarak kullanan Fetullahçı çetelere karşı canı elinde isyan etmiştir. Bedenini feda etmiş ama FETÖ’nün maskesini düşürmüştür” dedi.
Ahmet Tatar’ın konuşması şöyle:
“Değerli Dostlar,
Hayatımızı zehir eden bir virüsün gölgesinde tedirginlikle, ama bir o kadar da kararlılıkla bir araya geldik.
Yarbay Ali Tatar’ı anmanın ne demek olduğunun, yakın geçmişi unutmamak gerektiğinin bilinciyle buradayız.
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, unuttuğumuz her olay, üstünü örttüğümüz her sorun çok kısa süre içinde yeniden ve büyümüş olarak karşımıza çıkıyor.
Bu ülkenin tarihi, en temel hak ve özgürlükler konusunda kitlesel mücadelelerden ziyade bireysel ve küçük grupların çıkışlarını yazar. Bu yüzden kahramanları hiç eksik olmaz bu toprakların.
Bu kahramanlar, canları pahasına tarihin her diliminde ağasına, paşasına, beyine; hırsızına, zorbasına, zalime karşı herkesin sustuğu zamanlarda canlarını ateşe atmaktan çekinmemişlerdir. Cürümlerine aldırmadan, kaybedebileceklerini düşünmeden, cesaretle, haksızlığın karşısına dikilmişler, zalimin maskesini indirmişlerdir.
Tarih kitaplarında, onların hikayeleri mutlu sonlarla bitmez. Çoğunlukla güçlünün, egemenin karşısındaki yenilgileri yazılır. Yok edilmemişlerse tümden, mezarlarını işaretlenir.
Ama cesaretleri ve haklılıkları onları toplumsal hafızada ölümsüz kılar.
Onları ezenler, katledenler unutulur da onlar hep hatırlanır.
Hatırlanan genellikle kahramanlık hikayelerinden ibaret olunca, onların canları pahasına yaptıkları mücadelenin amacı unutulur, ya da sahiplenilmez.
Adına bilgisizlik de, korku de, yılgınlık de ne dersen de…
Bu derinliği olmayan hafıza, pusuda bekleyen zalimleri hep teşvik eder. Her dönem bir başka görüntü ile karşımıza “alikıran baş kesen” olarak tekrar tekrar dikilirler.
Cumhuriyet tarihi boyunca yaşadığımız budur.
Bunca kahramanın kaderini bu topraklarda bir Mustafa Kemal kırmıştır. Aslında ortaya çıkışı yalnızlığı, cesareti öncekilerle aynıdır. Ancak bilgisi, öngörüsü ve geleceği kurgulamaktaki üstün yeteneği ile bir imparatorluğun yıkıntıları arasında, umudunu kaybetmiş bir milleti kendine getirerek, Cumhuriyeti kurmuştur. Bunu nelere ve kimlere rağmen başardığını hepimiz okuduk, öğrendik. Ama çoğumuz bugünün konforu ile unuttuk.
Bak şimdi canımız yanıyor.
Bir bir budanıp yok edilen Cumhuriyet kazanımlarını koruyamamanın acısını yaşıyoruz.
Sıradan insanlar, yaşam alanlarının daralmasına çaresizce tepki gösteriyorlar.
Hepimiz yapamadıklarımızı, yerine getirmediğimiz sorumlulukları, başka yerlere ihale ettiğimizi çözümleri geç de olsa itiraf ediyoruz.
Ama ne kadar geciktiğimizi henüz bilmiyoruz. Gidişatı tersine çevirebilecek imkanımızın olup olmadığını zaman ve bizlerin kararlılığı gösterecek.
İşte tüm bu sürecin pervasızca yaşandığı bir dönemin sembol isimlerinden birinin, Yarbay Ali Tatar’ın kabri başındayız.
Yarbay Ali Tatar, devletin bütün kurumlarını ele geçiren, hukuku, adaleti ayaklar altına alıp, insanları ezmek için bir araç olarak kullanan Fetullahçı çetelere karşı canı elinde isyan etmiştir. Bedenini feda etmiş ama FETÖ’nün maskesini düşürmüştür.
Bedenen yoktur aramızda. Muktedirler için ‘hiç yeredir’ yaptığı.
Ama onursuz bir yaşamı kendilerine yol olarak seçenlerin, amaca ulaşmak için her yolu mubah görenlerin onu anlamasını zaten beklemiyoruz.
Beklediğimiz ve umut ettiğimiz Yarbay Ali Tatar’ların unutulmaması, uğruna mücadele ettiği değerlerin hatırlanması; ülkemizin, üzerine giydirilen bu deli gömleğinden kurtulması ve içine sokulduğu bu çağdışı ablukayı yarıp çıkmasıdır.
Saygıyla.
18 Aralık 2020