Süleyman Pehlivan adını yedi yıldır hiç unutmadık. Yedi yıldır hukukçu maskesini indirmeye çalışıyoruz. Yedi yıldır adalet önüne çıkarılmasını bekledik.
15 Temmuz dan sonra kaçtı. Aslında kaçabileceğini düşündü.
Çevremdeki bir çok insan da onun çoktan kaçmış olduğunu konuştu. Buna asla inanmadığımı kaçamayacağını söyledim hep.
Çünkü bu kadar ağır suç ve günah yüküyle uzaklara kaçmanın mümkün olamayacağına canı yürekten inanıyordum.
Sadece, kaçamayacağının ona bir şekilde duyurulması, hissettirilmesi gerekiyordu. Onun için adını resmini bulabildiğimiz her platformda paylaştık. Süleyman Pehlivan adının hukuksuzlukla eş anılmasını sağlamaya çalıştık.
Duyarlı bütün dostlar, bütün basın yayın emekçileri bu çağırılarımıza destek verdi. El birliği ile kaçabileceği alanları daralttık ve sonunda saklandığı delikten çıkmak zorunda kaldı.
Vicdani pişmanlıktan diyemiyorum. Zira bunlarda vicdan olmadığını biliyorum. Teslim olmasının en büyük nedeninin devletin kolluk kuvvetleri yerine mağdurlarla, mağdur yakınları ile karşılaşma tehlikesini hissetmesi olduğunu düşünüyorum.
Nasıl olursa olsun yakalanmış olmasından mutluluk duyuyoruz. Süleyman Pehlivan başta olmak üzere bu adamlar sadece kardeşim Ali Tatar’ın katili değiller. Bunlar bu ülkede hukuka adalete güvenin de katilleri.
Savcı Sarıkaya bir yol açmıştır. Süleyman Pehlivan’a da onu tavsiye ediyorum. Umarım işlediği suçları bağlantılarını itiraf eder, gerçeklerin ortaya çıkarılmasına yardımcı olur. Bu kendi hayatı açısından da yeni bir başlangıç olur.
Sözüm arkasındayım. Soruşturma sürecinin insani ve hukuki olmasını bütün yetkililerden bekliyorum. Kötü muamele ile hukuksuzluk ile bu çeteyi ödüllendirmeyelim.
Kendisinin en adil şekilde yargılanmasının, ama karşılığı neyse, en ağır cezaya mahkum edilmesinin takipçisi olacağımızı da bir kez daha tekrar ediyorum..